Gerek Türkiye’de ve gerekse Avrupa’da yaşayan Manuş çingene grubu, “Ana Tanrıça” kelimesini karşılamak üzere “Desleskri-Day” kelimesini kullanmaktadırlar. Onların dinî inançlarında yaşattıkları “Durga”, “Bibijaka” ve “Kara Sara” gibi tanrıçalar, Hinduizm’de de önemli bir yere sahiptir.
Tanrıçaların merkezinde dünyanın yaratıcısı, koruyucusu ve yokedicisi olan “Durga” bulunmaktadır. İlahilerde o, “büyük ana” ve “dünyanın ebedî anası” olarak takdim edilmektedir. Bununla beraber bazen Tanrıça “Durga”nın sırlı ve çift tabiatli olarak algılandığı da olmaktadır: Ana Tanrıça, bakire (Kumarı) ve iffetli eş (Parvatı* ) temsili ile o; boynunda insanların kafa taslarından yapılmış olan zincir bulunan, kemikli ellerinde baston, kılıç ve tuzak olan ve kaplan kürkü giyinmiş, oldukça çirkin bedenli, iğrenç çehreli kadın olan “Kali”ye karşı bulunmaktadır.
Ormanlarda ve yüksek dağlarda yaşadığına inanılan “Bibijaka”ya (bibiaca) da tıpkı “Durga” gibi bir tanrıça olarak tapınılmaktadır. “Bibi”, normal fanilerden daha büyük ve altın gibi parlar şekilde tasvir edilmektedir. Altın, çingenelerde ölümsüzlüğü sembolize etmektedir. Tanrıça “Bibi”, geceleri görünmeden uçmakta, arabalara ve evlere girmekte ve çok az seçilmiş kişiye görünmektedir. Oldukça güzel ve zengin olan “Bibi”, asla konuşmaz, yemez ve içmez. Eğer biri hasta olursa ona görünür ve onu uzaklara götürür, yani öldürür. Ancak hasta olan bir çingene bir köpek, kedi yahut domuzun kulağını keserek onu yiyecek olursa, o zaman “Bibi”, o kişiye ilişemez. Ona, Mart ayındaki bir bayramla tapınılmaktadır.
Yugoslavya’nın Belgrad şehrinin kuzeybatı kesiminde yaşayan çingenelerin, Tanrıça “Bibi” tasavvurlarının oldukça farklı olduğu görülmektedir. Onlar, Tanrıça “Bibi”yi bir tavuk şeklinde, “Yeraltı Anası” yani “Kötülük Tanrıçası” olarak telakkî etmektedirler. İnanışa göre; “Bibi” uçtuğunda, civcivleri de arkasından uçmaktadır. Onun civcivleri Şeytan, cadılar, humma, kolera, difteri gibi hastalıklar veya hastalıkların bütün şekilleridir. Bir başka tasavvura göre ise “Bibi” yanında iki kuzu ve iki melek yahut iki çocuk olduğu halde uçmaktadır.
Çingenelerce büyük bir ehemmiyet verilen bir diğer tanrıça ise “Kara Sara”dır. Bu tanrıça günümüzde Hıristiyanların bakire “Meryem Ana” motifine çok benzemektedir. Gurbetî, Kalderaş ve Kale (Gitano) çingene grupları, “Kara Sara” kutlamalarına büyük bir ehemmiyet vermektedirler. “Kara Sara” şenlikleri, 24-26 Mayıs’ta Güney Fransadaki deniz kenarında bulunan “Saintes-Marimes-de-la-Mer”de yapılmaktadır. Bütün dünyadan çingenler buraya, tanrıçalarına tapınmak ve hacı olmak niyetiyle gelmektedir. Her ne kadar müslümanlığı kabul eden Türkiye çingenelerinin “Kara Sara” uygulamalarını terk ettiği söylense de, her sene 5-6 Mayıs’da Kırklareli’nin Şeytan Deresi mevkiinde çingenelerce kutlanılan “Kakava Şenlikleri” de, “Kara Sara” uygulamasıyla büyük benzerlik göstermektedir. Nitekim bu konu ileride teferruatlıca işlenecektir.
Çingenelerin perestiş ettikleri “Kara Sara” (Sara-Káli) motifinin menşei pek bilinmemekle beraber, Hıristiyan dinî menkıbesine göre o; M.S. 41 yılında kötü adamlarca Filistin sahilinden yelkensiz ve küreksiz bir gemiyle rüzgar ve dalgaların kucağına salınmış olan bir kıbtîdir. Bu gemide “Kara Sara”dan başka Maria Magdalena ve Havari Jakobus ve Yuhannan’nın anneleri olan ve Maria Jakobaea ve Maria Salomaea da bulunmaktadır. Kendi halinde denize salınan bu gemideki “Kara Sara”nın bahsi geçen kadınların hizmetçisi olabileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır. Bu gemi, meleklerin denetiminde Provence sahilinde durmuştur. Buranın tam karşısına 1200 yılında “Saintes-Maries-de-la-Mer” kilisesi inşa edilmiştir .
Azizelerin hizmetçisi olduğu tahmin edilen bu “Kara Sara”nın adı, ilk olarak 1357’de, daha sonra da 1521’de anılmaya başlanmıştır. Çingeneler, bu Hıristiyan menkıbesini bilmemektedir. Onların “Kara Sara”ya tapınmasının sebebi onun, çingenelere zaruret ve hastalık anlarında yardımcı olduğuna inanmalarındandır. “Kara Madonna” olarak da ifade edilen “Kara Sara”, çingenelerin patroniçesidir. Onun çingenelerce kutsanmasının bir başka versiyonu Rhônedelta’da kendi grubuyla dinlenen yahut oranın yerli bir çingenesi olan “Sara Kalî”nin (Kara Sara), fırtınalı bir günde denizden sahile vuranları kurtarması ve onlara layıkı vechiyle yardımcı olarak, izzet ve ikramda bulunan biri olmasıdır. Çingene efsanesi, “Kara Sara”nın üç azize ile birlikte olmadığı, bilakis Les Baux köyünün yakınlarında yerleşik olarak yaşayan yaşlı bir ailenin kızı olduğunu söylemektedir. Efsaneye göre “Sara Kalî”, üç azizenin boğulmak üzere olduğuna dair gördüğü bir vizyonla sahile koşmuş ve azizeleri kurtarmıştır. Fakat çingenelerin “Kara Sara”ya perestiş edişinin esas sebebi, onun bu olaydan sonra göstermiş olduğu pek çok mucizesidir.
Ana Tanrıçaların dışında bilhassa Avrupa çingenelerinde aya perestiş edenlerinin kalıntılarının da mevcut olduğu bildirilmektedir.