Nijerya Mitolojisi

  Mitoloji

Nijerya pek çok etnik gruba ev sahipliği yapmakta olup bunların en önemlisi Benin’de de yaşayan Yoruba halkıdır. Batı Afrika halklarının köle olarak Amerika’ya taşınması Afrika tanrılarının da Yeni Dünya’ya göç etmesi ve orada (Küba, Puerto Rico, Brezilya, Venezüella, Dominik) melez kültür ve inanışlar doğmasına sebep olmuştur. Yoruba dilinde tanrılar Orişa (kafaların efendisi) olarak adlandırılmakta olup, en önemlileri gök, adalet, barış, uyum ve saflık tanrısı Olorun olup, Obatala ve Odudua’nın (Gökyüzü ve Yeryüzü) babası kabul edilmektedir. Odudua bir horozun yardımıyla suyla toprağı karıştırıp yeryüzünü yaratmış, Obatala ise insanoğlunun yaratmış ve korumasına almıştır.

Olorun’un (kimilerince Odudua veya Obatala’nın) kızı Aganju’nun kardeşi ve karısı kabul edilen okyanus tanrıçası Yemaja doğumun ve kadınların koruyucusudur. Oğulları Orungan, Yemaja’ya tecavüz edince Yoruba halkının atası ve en önemli kültürel kahramanı şimşek tanrısı Şango’nun da aralarında bulunduğu 15 çocuk dünyaya gelmiştir. Şango, 3 kadınla evlenmiş olup, ilk karısı Oya tanrının büyü sırlarını çalmış, ikincisi aşk tanrıçası Oşun kocasını mutlu ederken, üçüncüsü Oba tanrı tarafından terkedilince Oba nehrini oluşturmuştur.

Yemaja’nın diğer bir oğlu olan Şakpana ise insanlara hastalık getiren ve akıllarını kaybetmelerini sağlayarak eziyet eden öfkeli bir tanrı olarak tasvir edilmektedir. Yolcuların koruyucusu kabul edilen düzenbaz tanrı Eşu ise özellikle büyü törenlerinde sunu sunularak memnun edilmektedir. Erkek ve kadın olarak tasvir edilip, denizin altında yaşadığına inanılan bilge varlık deniz tanrısı Olokun’un ise köle ticaretinin koruyucusu olduğu düşünülmekteydi. Orman tanrıçası Aja’nın müritlerine bitkilerle şifa sağlama sanatını öğrettiğine inanılmaktaydı. Öfkelendiğinde fırtınalar çıkaran rüzgâr, ateş ve savaş tanrıçası Oya ise ölüler diyarının kapısının bekçisi olduğuna inanılmaktaydı.

Yorubalar ayrıca atalarının ruhlarının çocukları vasıtasıyla tekrar yeryüzüne döndüklerine inanmakta olup, Orişa adı verilen koruyucu ruhlara tapınmaktaydı. Bura ve Pabir halklarının inanışında Hyel veya Hyel-Taku en önemli tanrının adı olup, kişisel veya kabile tanrıları olan haptular aracılığıyla bu tanrıya tapınılmaktadır.  Efik halkının yaratıcı tanrısı Abassi (Obassi) ölüm tanrıçası ise Abassi’nin karısı Atai olup, kocasını bir erkek ve kadından oluşan insan çiftinin dünyada yaşamasına ikna etmiştir. Başlangıçta çalışıp bir şeyler üretmesine izin verilmeyen insanlar kurallara karşı gelince tanrıça onlara ölüm, hastalık ve savaşı musallat ederek cezalandırmıştır. Güneydoğu Nijerya’da yaşayan İbo halkının en önemli tanrısı güneş tanrı Çuku veya Çukwu (büyük ruh) olup, kızı bereket ve yeryüzü tanrıçası Ala, gök tanrı İgwe, nehir tanrıları İmo Miriler, kadınların koruyucusu kalp tanrıçası Ekwu, tatlı patates tanrıçası Aha Njoku, refah tanrısı Agwo ile davul tanrısı İkoro ise diğer tanrılardır.

Yoruba Yaratılış söylencesi

Evren aşağıda engin denizler ve bataklıklardan yukarıda ise gökyüzünden ibaretken, tanrı Olurun gökyüzüne, tanrıça Olokun ise sulara hükmetmekteydi. Genç tanrı Obatala, Olorun’dan izin aldıktan sonra durumu anlatmak ve fikrini almak için kehanet tanrısı Orunmila’ya gider. Orunmila’ya:

– ‘Babam, uçsuz bucaksız sudan ve ıssız bataklıktan başka bir şeyin bulunmadığı ülkede sağlam toprak yaratmama izin verdi. Üstün bilginle, tasarıma nasıl başlayacağımı öğretebilirsin. Toprağı, ürün yetiştirilebilen ve köyler kurabilen canlı varlıklarla donatmak istiyorum’ der.

Orunmila’da Obatala’ya:

‘Her şeyden önce Obatala, yukarıdaki gökyüzünden aşağıdaki sulara ulaşacak uzunlukta bir altın zincir inşa etmelisin. Daha sonra bir salyangoz kabuğunu kumla doldurmalısın. Son olarak da, bu kabukla birlikte beyaz bir tavuğu, siyah bir kediyi ve bir palmiye cevizini bir çuvalın içine koymalısın; zincir yardımıyla ıssız bataklığa inerken bu çuvalı yanında taşımalısın…’ der.

Orunmila’nın ardından diğer tanrıları da dolaşıp onlardan toplayabildiği kadar altın alarak bir kuyumcuya götürdü. Kuyumcu bu altınlardan uzun ve ucu çengelli bir zincir yaptı. Obatala, bir çuvala koyduğu kumla doldurulmuş salyangoz kabuğunu, beyaz tavuğu, siyah kediyi ve palmiye cevizini de yanına alarak, sarkıttığı zincirle yeryüzüne doğru inmeye başladı. Suya yaklaştığında Orunmila’nın öğüdüyle önce salyangoz kabuğundaki kumu boşalttı, ardından beyaz tavuğu kumun üzerine bıraktı. Tavuk, ayağıyla eşeleyerek kumları etrafa saçarak dağ ve vadilerin oluşmasını sağladı. Obatala, zincirin ucunun değdiği toprağa indi ve buraya İfe adını verdi. Burada palmiye cevizlerini toprağa dikerek ilk ağaçların oluşmasını sağladı ve siyah kedisiyle birlikte İfe’ye yerleşti. Olorun, Obatala’nın başarısından etkilenerek güne-şi yarattı. Yalnızlıktan sıkılan Obatala, toprağı kazdıktan sonra balçıktan kendi suretinde heykeller yaptı, Olurun da heykellere üfleyerek insanlara can verdi.

Yorum yaz